INDEX

ARA BUSCA SEARCH

ÜYE OL

KATEGORİLER

Ekim 2024
Pts Sal Çar Per Cum Cts Paz
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  
RSS

BASCAT VE FIBA 2010 TÜRKİYE

Aybige Mert

BASCAT Y FIBA 2010 TURQUÍA

BASCAT AND FIBA 2010 TURKEY

Foto©Kerim Ökten

FIBA 2010 Türkiye Dünya Basketbol Şampiyonası, cuma günü düzenlenen açılış töreninin ardından 28 Ağustos 2010 cumartesi günü yapılan ilk karşılaşmalarla başladı. Bu sene Türkiye’de gerçekleştirilen organizasyona İstanbul, Ankara, İzmir ve Kayseri olmak üzere dört şehir ev sahipliği yapıyor.

Şampiyonanın maskotu ise, bir Van kedisi olan Bascat. İnternette yapılan oylamada %62 oy oranıyla diğer seçenekleri sollayarak seçilen ismiyle Bascat, beyaz rengi ve biri mavi biri yeşil renkte gözleri ile tipik bir Van kedisi. Bascat’in, Rosina Wachtmeister tasarımlarından epey bir esinlenmiş olan ve hilâl şeklinde tasarlanmış başı ve kulakları, Türk bayrağını çağrıştırıyor. 10 numaralı Türk milli takımı formasını giyen Bascat’in yakasına iliştirilmiş bir de nazar boncuğu var.

İnsanın kulaklarından bile futbol ve coşku fışkırdığı Güney Afrika’daki Dünya Futbol Şampiyonası’yla karşılaştırılınca gayet coşkusuz, sessiz sedasız, zayıf bir tanıtımla süren Dünya Basketbol Şampiyonası’nın finali 12 Eylül 2010 pazar günü İstanbul’da oynanacak.

SEDEF YILMABAŞAR ERTUGAN

Aybige Mert

SEDEF YILMABASAR ERTUGAN

Foto ©Aybige Mert

Kedici Türk ressamlar arasında en sevdiklerimden biri Sedef Yılmabaşar Ertugan. İstanbul’da açtığı sergileri hiç kaçırmamaya gayret eder, her seferinde bütün resimlerinin önünde kedi gibi dolanır, mümkünse koleksiyonuma bir tane daha eklemeye çalışırım.

Gözler, Mart Aşıkları, Ben mi? derken, gelip evin baş köşesine konan dördüncü ve şimdilik son Sedef Yılmabaşar eseri, kendisinin birkaç yıl önceki bir sergisinden aldığım, bu fotoğraftaki Dua isimli resim oldu.

1967 İstanbul doğumlu ressam Sedef Yılmabaşar, ünlü ressam ve seramik sanatçısı Jale Yılmabaşar’ın da kızı. Boğaziçi Üniversitesi’nde Turizm ve Otelcilik, daha sonra da Paris Esmod Moda Okulu’nda moda eğitimi almış olan Sedef Yılmabaşar, sonunda sevdiği ve zevk aldığı şeyi yapmayı, ressam olmayı seçmiş. İlk kişisel sergisini 1998 yılında açmış olan kedici ressam, ilham kaynağı kedilerle dolu bir yaşam sürüyor ve eserlerini üretmeye devam ediyor.

JUST PET STROLLERS KEDİ ARABALARI

Aybige Mert

LOS CARRITOS DE GATO DE JUST PET STROLLERS

CAT STROLLERS OF JUST PET STROLLERS

Kedi düşkünlüğünün sınır tanımadığının bir göstergesi daha. Yürüyüşe veya koşuya çıktığında bile kedisinden ayrı kalmak istemeyen insanlar ve etraftaki can sıkıcı türlü tehlikelerden korunaklı bir alanda dünyayı keşfetmeye çıkmaktan hoşlanan kediler için tasarlanmış bu kedi arabaları, Just Pet Strollers firması tarafından 2005 yılından beri üretiliyor.

Just Pet Strollers’ın yürüyüş ve koşuda iterek kullanmak üzere üretilmiş modellerinin dışında, bir de bisiklete monte edilip çekilebilen modeli bulunuyor.  Bu farklı modellerdeki arabaların ayrıca, katlanıp kolayca taşınabilen ve evde yer kaplamayan, üzerindeki güneşliği açılıp kapatılabilen, değişik arazi koşullarına göre tekerlek kullanılarak üretilmiş seçenekleri bulunuyor. Sineklikli bölümleri sayesinde, pisinizin dışarıyı seyretmesine ve içerinin havalanmasına olanak sağlıyor.

Doğrusu kendimi bunlardan birini iterken hayal edemiyorum ama yine de, Tatanka gibi hem meraklı hem de dışarı çıktığında  duyduğu her farklı ses yüzünden kalp krizi geçirecekmiş gibi olan kediler için mantıklı bir ürüne benziyor.

KEDİ DEFTERİ RADİKAL’DE

Aybige Mert

EL CUADERNO DE GATO ESTÁ EN RADIKAL

THE CAT’S NOTEBOOK IS IN RADIKAL

Biz Güney Afrika’da kedi peşinde koşarken, Kedi Defteri, 17 Temmuz 2010 tarihli Radikal gazetesinin Cumartesi ekine, sevimli kedi yazar Pişo’ya konuk olmuş.

Günlüğünün yanında, kedi dünyasından haberlere de yer veren acar muhabir Pişo’ya ve köşeyi hazırlayan Esra Okutan’a buradan kocaman bir selâm yolluyoruz.

NEVROTİK KEDİYLE NASIL YAŞARSINIZ?

Aybige Mert

¿CÓMO VIVIR CON UN GATO NEURÓTICO?

HOW TO LIVE WITH A NEUROTIC CAT?

Birbirini tamamlayan bu iki kitabı onüç yıl önce almışım. Geçenlerde, Kedi Defteri’ne yazmak için birer kere daha okudum ikisini de.

Bir reklâm şirketinde yaratıcı yönetmenlik yapan Stephen Baker’ın, Jackie Geyer’in çizimleri eşliğinde nevrotik kedi sahiplerine eğlenceli ipuçları verdiği “Nevrotik Kediyle Nasıl Yaşarsınız?” isimli ilk kitap, Türkiye’de Güncel Yayıncılık tarafından basılmış.

Yine Güncel Yayıncılık tarafından basılmış olan ikinci kitap “Nevrotik Kedi Sahibiyle Nasıl Yaşarsınız?” ise, Stephen Baker’ın kedisinin ağzından ve insanının yazdığı kitaba bir cevap niteliğinde kaleme alınmış. Bu kitabın çizimleri ise Roger Roth’a ait.

Bol çizimli ve çabucak okunan bu iki kitapta, olaylara her iki tarafın, yani insanın ve kedinin gözünden eğlenceli bir bakış ve iğneleyici bir dille yapılan eleştiriler bulacaksınız.

GÜNEY AFRİKA: SON

Aybige Mert

SUDÁFRICA: FIN

SOUTH AFRICA: THE END

Foto ©Aybige Mert

Güney Afrika ve Swaziland’dan kedi izlenimleri, anıları şimdilik bu kadar. Kedi Defteri’nde Güney Afrika bölümü bir sonraki ziyarete kadar sona eriyor. Gelecek yolculuğumu nereye yapacağımı ve karşıma çıkacak pisileri, kedili mekânları, ürünleri şimdiden merak ediyorum, iple çekiyorum.

Bu arada, fotoğraftaki kart, Jo’burg’daki otel anahtarım. Herkese farklı desenlerde kartlar düşerken, benimkisi kedili çıktı :)

BLACK CAT’TEN YERFISTIKLI ÜRÜNLER

Aybige Mert

LOS PRODUCTOS DE CACAHUETE DE BLACK CAT

BLACK CAT’S PEANUT PRODUCTS

Foto ©Aybige Mert

İşte bir kedili marka daha: Black Cat. Yerfıstıklı lezzetler üreten Güney Afrikalı Black Cat markasıyla, oradaki yolculuğumuz sırasında tanıştık. Doğal olarak, bu kara kedili markanın karşımıza çıkan bütün ürünlerini aldık, hatta fotoğraftakileri, güzel Afrika ışığında Kedi Defteri için belgeledikten hemen sonra mideye indirdik.

Black Cat’in yerfıstıklı krokanı lezzetliydi. Yerfıstıklı, karamelli bar da lezzetliydi ama içindeki yerfıstığı ezmesinde kıtır yerfıstığı parçacıkları da olsa, daha lezzetli ve hoş yiyimli olurmuş. Yerfıstığı ezmesini ise henüz açıp denemedik. Onunla ilgili yorumlar bilahare Kedi Defteri’ne not düşülecek.

MTUNZİNİ’DEKİ THE FAT CAT CAFÉ

Aybige Mert

THE FAT CAT CAFÉ EN MTUNZINI

THE FAT CAT CAFÉ IN MTUNZINI

Foto ©Aybige Mert

Hint Okyanusu kıyısında bulunan ve Güney Afrika’nın en büyük üçüncü şehri olan Durban’dan sonraki durağımız Cape Vidal’di. Cape Vidal, Güney Afrika’nın en güzel ve bakir plajlarından biri ve iSimangaliso Wetland Park isimli milli parkın içinde yer alıyor. Hint Okyanusu kıyısında, kilometreler uzunluğunda, gepgeniş, boş denecek kadar sakin bir plaj ve plajın hemen arkasında yükselen kum tepeleriyle zebra, yaban domuzu, hipopotam, maymun, antilopgiller, leopar gibi birçok çeşit vahşi hayvanın barındığı orman ve sulak alan. Plajda envai çeşit pati izine rastlamak mümkün.

Kwazulu Natal bölgesinde, Durban’dan Cape Vidal’e doğru sahile paralel (ama çok az bölümünde kıyıdan) ilerlerken, Mtunzini isimli bir sahil kasabasına saparak, The Fat Cat Café’de kahve molası verdik. The Fat Cat’in varlığından önceden haberdar olduğumuz için, molayı özellikle buraya denk getirdik. Kasabanın girişinde ve tepelik bir bölümünde bulunan bu minicik kafe, küçük ahşap terasından seyredilen Hint Okyanusu manzarasıyla çok hoşumuza gitti. Kafenin adının kedili olması ve manzara eşliğinde içtiğimiz süper kahve dışında, ev sahibimizin de bir kedi olması bizi ayrıca sevindirdi.

Son fotoğrafta gördüğünüz arkadaş, kafeye adını vermiş olan, on üç yaşındaki ev sahibimiz Fat Cat. Sabahın erken ve serin saatinde, içerde minderlerine büzüşmüş ve yaz gelse de iliğim kemiğim ısınsa der gibi bakan haliyle pek öyle görünmese de, kendisi ziyaretçi seven bir arkadaş. Yolunuz düşerse kendisini ziyaret etmeyi unutmayın.

ÇİTAYLA AŞK

Aybige Mert

EL AMOR CON EL GUEPARDO

LOVE WITH CHEETAH

Foto ©Kerim Ökten

Bebek aslanları ziyaret ettiğimiz kreşte, yakışıklı bir çitayla da bir flörtümüz oldu. Ama o diğerleri gibi bebek değil, birkaç yaşını devirmiş bir delikanlıydı. Eddy’i ilk görüşte aşık oldum ona. Önce çekinerek, sonra “Kedisin sen de işte” deyip başını okşayıp ensesini mıncıklayarak resmen sırnaştım kendisine.

Haşin bakışlı sert delikanlı Eddy, önce çita istifini bozmadan sfenks gibi oturduysa da, birkaç dakika sonra “En nihayetinde kediyim canım ben de” deyip yelkenleri suya indirdi. Tatanka’nınkinden biraz daha yüksek bir tonda başladı tırlamaya ve sakin bir ritimde kuyruğunu indirip kaldırmaya.

Ancak her kedinin yaptığı gibi, bir süre sonra sıkılıp, “Yetti bu kadar sululuk, ne bu samimiyet” deyip diş gösterme ve dönüp pati çıkarma safhasına geçti. Bebek aslanlarda olduğu gibi, yine bir bakıcı eşliğinde muhabbet ettiğimiz Eddy’e, ziyaretçilerini ham yapmaya kalkarsa, kendisini tutup zaptedebilmek için, bir yelek giydirmişlerdi. Ama benim 17 yıllık kedi eğitiminden geçmiş reflekslerim ve ters yöne yuvarlanmamla, üçüncü kişi müdahalesine gerek kalmadan bitti sohbet. Ayrıldık. Ama kalbim Eddy’de kaldı.

HOWICK ŞELALERİ’NDEN SKY

Aybige Mert

SKY DESDE LAS CASCADAS DE HOWICK

SKY FROM HOWICK FALLS

Foto ©Aybige Mert

Güney Afrika’dan devam. Clarens’tan Durban’a giderken hızlı otoban sürüşü yerine geze geze gitmeyi seçtik ve Kwazulu Natal bölgesinin meşhur rotalarından biri olan Midlands Meander boyunca kıvrıla kıvrıla, manzarayı seyrederek yol aldık. Yol üzerindeki mola noktalarımızdan biri, Durban’a yaklaşık 100 km. uzaklıkta ve Umgeni Nehri üzerinde bulunan, 95 m. yüksekliğindeki Howick Şelalesi’ydi.

Kısa bir şelale ziyaretinden ve biraz fotoğraf çektikten sonra midemizden gelen sese kulak verip, daha önceden varlığını tespit ettiğimiz şelale manzaralı Yellowwood’da öğle yemeği yemeğe gittik. Çok şık ve sıcak dekorasyonlu bir evden dönüştürülmüş olan restoranda, kış olduğu için içerde şömine ateşi yanında yiyenlerin dışında, bir de dışarıdaki masaların birinde müşteri vardı. Güney Afrika’nın kışı -bazı sıradışı günler hariç- bizim ilkbaharımız gibi olduğundan, güzel havanın tadını çıkarmak için biz, evin önündeki şelale manzaralı çimenliğe serpiştirilmiş piknik masalarında yemeği tercih ettik.

Fotoğraftaki güzeller güzelini de orada gördük. Bahçedeki diğer müşterilerin masasında, Halkla İlişkiler Müdiresi görevini yerine getiriyordu. Bizim geldiğimizi görür görmez hoşgeldiniz demeye geldi. Yemek siparişlerimiz gelene kadar tahta masanın üzerinde bir Kerim’e bir bana dönerek kıvrıldı, gerindi, cilve yaptı, kendini mıncıklattı. Yemekler gelince de cilveli bir dişi kedi olarak, gitti Kerim’in kucağına yerleşti ve lokmalarımızı saymaya başladı: Birinci lokma, bana vermedin. İkinci lokma, bana vermedin. Üçüncü lokma, hâlâ bana vermedin…

Tabaklar boşalana kadar masada bize eşlik eden Sky, sonra birden “Benim yapmam gereken bir işim vardı…”  deyip gitti. (Bu arada yolunuz düşerse Yellowwood’un mönüsü çok kapsamlı ve yemekleri süper. Kedinin önerisi: Tavuklu turta)