INDEX

ARA BUSCA SEARCH

ÜYE OL

KATEGORİLER

Ekim 2024
Pts Sal Çar Per Cum Cts Paz
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  
RSS

KARA KEDİLİ MASA SAATİ

Aybige Mert

RELOJ DE MESA CON GATO NEGRO

BLACK CAT TABLE CLOCK

Foto ©Aybige Mert

Sevgili Kerim gittiği her yolculuktan bana kedili bir armağan getirir. Bu, akvaryumdaki balığa dadanan kara kedili saati de, geçen sene Roma’dan getirmişti.

İtalyan tasarımcılar Massimo Tani ve Francesco A.Pizzi’nin,  yine İtalyan Arti e Mestieri firması için dizayn ettiği Tommy model saatin mekanizması ise Alman üretimi.

ANTİK MISIR’DA KEDİ MUMYALARI

Aybige Mert

LAS MOMIAS DE GATO EN EL EGIPTO ANTIGUO

CAT MUMMIES IN ANCIENT EGYPT

Foto ©Aybige Mert

Yurt dışında müze gezerken, bu müzelerin -varsa- Antik Mısır koleksiyonları, en ilgiyle gezdiğim bölümler değildir ama Louvre Müzesi’nin Antik Mısır koleksiyonunun bulunduğu kanadı, insanın saatlerce bıkmadan zaman geçirebileceği bir yer. Bu kedi mumyası fotoğrafını da Louvre’da çekmiştim.

Kedilerin ilk kez Mısır’da ve farklı kaynaklara göre günümüzden 4000-5000 yıl önce evcilleştirildiği sanılıyor. Yüzyıllar boyunca, çiftçilerin ambarlarındaki tahılları, denizcilerin gemilerinin ambarlarındaki ürünleri farelerden koruyan kediler, insanın en sevgili dostlarından biri olmuş. Ama kedilerin Antik Mısır’daki yeri ve önemi bambaşka.

Kedileri kutsal bir hayvan olarak kabul eden eski Mısırlılar, güneşin kedinin gözlerinde doğup battığına inanırlardı. Zamanla tanrılaştırılmış olan kediler, o kadar kutsal kabul ediliyorlardı ki, o zamanlar Mısır’da bir kedi öldürmenin cezası idamdı. Bir ailenin kedisi öldüğü zaman, bütün aile fertleri, yasta olduklarını göstermek için kaşlarını traş ederlerdi.

O zamanlar, ölümden sonraki yaşama inanan Mısırlılar, sadece kendilerinin değil, eceliyle ölen kedilerinin vücutlarının da bozulmadan diğer yaşama kadar saklanması için, onları da mumyalatırlardı. Cerrahi ve kimyasal işlemlerden geçirilen vücutlar, daha sonra formları korunarak keten bezlere sarılırdı, bezin üzerine de boyayla, mumyalanmış kişinin veya kedinin tasviri çizilirdi.

Kendini ve sevdiğini mumyalatarak bir çeşit ölümsüzleştirme geleneği günümüzde de devam ediyor. Başka ülkelerde de var mı bilmiyorum ama en azından A.B.D.’de, oldukça masraflı olmasına rağmen kedi mumyalatma, kedisini kaybettikten sonra bile ondan ayrılamayanların günümüzde de tercih ettiği bir yöntem.

VURV DESIGN’DAN KEDİ MAMA KAPLARI

Aybige Mert

LOS COMEDEROS DE GATO DE VURV DESIGN

VURV DESIGN’S CAT DISHES

İşte yine insanı kıskandıracak şıklıkta ve uçuk fiyat aralığında kedi mama kapları.

Vurv Design’ın WOWO serisinden çıkardığı bu mama kaplarının ilk ikisi, farklı boyutlardaki kedi ve köpeklerin kullanımı için dört ayrı boyda üretilmiş. Kolayca çıkarılabilir ve yıkanabilir, sağlıklı paslanmaz çelik mama kaplarının yanına, üçlü modelde bir de derin su kabı eklenmiş. WOWO serisi mama kaplarının gövdeleri ise  arzuya göre kiraz ağacı, bambu, akçaağaç, ceviz ağacı gibi farklı renk ve malzeme seçeneklerine sahip. Bu şık mama kaplarına buradan ulaşabilirsiniz.

ARİF DAMAR – KEDİ AKLI

Aybige Mert

ARIF DAMAR – LA MENTE DE GATO

ARIF DAMAR – THE CAT’S MIND

Kedi Defteri’nde bir süredir mis kokulu eski kitaplarımı  ihmal ettiğimi farkettim. Arif Damar’ın, adını Kedi Aklı isimli şiiirinden alan bu şiir kitabı, Ekim 1959’da İstanbul Matbaası tarafından basılmış. Arif Damar’ın, Nahithanım’a (kitapta bu şekilde yazıyor) ithaf ettiği kitabın kapak düzeni ve içindeki tek resim de ünlü ressam Orhan Peker’e ait.

“Bir diyeceğim yoktu hüzünden yana

Yıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda

Yetmiyordum yeni insanlara yetişemiyordum

Ölür kalırdım belki de sokak aralarında bir kenarda”

ARİSTOKEDİLER

Aybige Mert

LOS ARISTOGATOS

THE ARISTOCATS

Pembe Panter, Heidi, Arı Maya, Sinbad, Temel Reis, Jetgiller, Taş Devri, Ayı Yogi, Mickey Fare, Tom ve Jerry, Vikingler, Red Kit, Asteriks, Ten Ten gibi naif çizgifilmlerle büyümüş bir neslin üyesi olarak, yeni neslin bazı değerler açısından bir garip olmasının, televizyonda yayınlanan şimdiki çocuk (ve bazı yetişkin) programlarından kaynaklandığını düşünüyorum. Öte yandan, yetişkinlerin de oturup defalarca bıkmadan ve hayranlıkla izleyeceği Surfs Up (Neşeli Dalgalar) (2007) gibi birçok muhteşem animasyon yapımın ortaya çıkması beni çok mutlu ediyor.  Neyse ki bu yeni, güzel, bağımsız animasyonların yanında, Disney ailesi de hâlâ varlığını sürdürüyor. Sanırım yüz yaşıma da gelsem, Disney çizgifilmlerinin hayranı olacağım ve bulduğum yerde oturup seyredeceğim. Disney yapımlarından Aristokediler’in Farsça versiyonunu 2007 nisanında İran’da, Tahran sokaklarında gezerken görüp almıştım. Yapımın görüntü kalitesi yenilenmiş haliyle Türkiye’de piyasaya çıkmış DVD’sinde, sürpriz bonusların yanında, bir de Disney karakterlerinden Figaro’nun küçük bir macerası yeralıyor.

Dört yıl süren araştırmalar, hazırlıklar ve çalışmalar sonunda, 11 Aralık 1970’te Los Angeles’de galası yapılarak seyirciyle buluşan Aristokediler, Disney Klâsikleri’nin en ünlülerinden. 1972’de San Jordi Film Festivali’nde en iyi çocuk filmi seçilen, 1973 ve 1981’de Golden Screen (Altın Ekran) kazanan bu 75 dakikalık ödüllü çizgifilmin yönetmenliğini Wolfgang Reitherman, müziklerini  Sherman Kardeşler yapmış, öyküsü ise Tom McGowan ve Tom Rowe tarafından kaleme alınmış.

Paris 1910. Emekli bir opera sanatçısı olan Bayan Adelaide Bonfamille, büyük ve gösterişli konağında kedisi Düşes, onun yavruları Berlioz, Marie, Toulouse ve yardımcısı Edgar ile birlikte yaşamaktadır. Bir gün, yaşı artık oldukça ilerlemiş olan Bayan Bonfamille, vasiyetini hazırlatmak için avukatını konağına çağırır ve bütün malvarlığını hayatındaki en değerli varlıklar olan kedilerine bırakacağını söyler. Bunu duyan ve hayalleri yıkılan Edgar, durumu kendi lehine çevirebilmek için kedilerden kurtulmaya karar verir ve uygulamaya geçer. Fırtınalı bir gece yarısı yavrularıyla bilmediği bir yere terkedilen Düşes, yakışıklı sokak kedisi  Thomas O’Malley ile tanışır ve  onun ve karşılarına çıkan başka dostların yardımıyla eve dönüş macerası başlar.

LUCE DE PERON’UN SİYAM KEDİLERİ

Aybige Mert

LOS GATOS SIAMESES DE LUCE DE PERON

LUCE DE PERON’S SIAMESE CATS

1928’de Paris’te doğmuş olan ve Ekvatorlu ressam Oswaldo Guayasamin ile evlendikten sonra, ilk defa 1952 yılında gittiği Ekvator’a yerleşerek, çağdaş Ekvator sanatının tanınan ressamlarından biri olan sanatçı Luce de Peron’un resimleriyle, 2000 yılında Ekvator’da, Quito’daki Casa de la Cultura Ecuatoriana’da tanıştım. Tual üzerine yağlıboya ile yaptığı Siyam kedisi resimlerinden oluşan kartpostal albümünü  de orada görüp almıştım.

Bu güzel pastel renkli Siyam kedilerinin yaratıcısı ressam Luce de Peron, halen Ekvator’da yaşıyor, sanat çalışmalarını da Quito’da, Ekvator’un folklorik desenlerini ve simgelerini buluşturduğu takılar tasarlayarak sürdürüyor.

5 MAKEDON DİNARI

Aybige Mert

5 DINARES MACEDONIOS

5 MACEDONIAN DENARS

Foto ©Aybige Mert

Makedonya Cumhuriyeti tarafından ilk defa 1993, daha sonra 2001 ve 2006 yıllarında basılmış olan 5 Makedon Dinarı, 27,5 mm çapında ve 7,20 g ağırlığında. Bendeki geçen yılki yolculuktan kalan, 2001 yılında basılmış olanlardan. Madeni paranın üzerindeki hırçın görünüşlü arkadaş da, Makedonya’nın ulusal simgelerinden biri olan Balkan Vaşağı (lynx lynx martinoi).

Kedigiller’in (felidae) bir üyesi olan vaşak (felis lynx) ailesinin, ülkemizde Anadolu’da da görülen Avrasya Vaşağı (lynx lynx) olarak bilinen türünün üyelerinden olan Balkan Vaşağı, nesli tükenmekte olan hayvan  cinslerinden biri. Uluslararası çevre örgütleri ve Dünya Doğayı Koruma Birliği’nce projeler ve kampanyalarla korunmaya alınmış olan bu vahşi kedilerin boyları 80-130 cm, kiloları da 18-30 kg arasında değişiyormuş. Makedonya’da şu anda sayıları 30 civarında olan vaşakların, Anadolu’daki sayıları ise bilinmiyormuş.

TRT’NİN VAN KEDİSİ BELGESELİ

Aybige Mert

EL DOCUMENTAL DE GATO VAN TURCO DE TRT

TRT’S TURKISH VAN CAT  DOCUMENTARY

Benim için İstanbul’un önemli bir simgesi ve Cumhuriyet Dönemi yapılarının önemlilerinden biri olan Harbiye’deki 4 katlı TRT İstanbul Radyosu binası, mükemmel konumu ve arazisi nedeniyle zaman zaman üzerinde dolaşan kara bulutlara rağmen, umarım asla karanlık emellilerin eline düşmez ve hep var olur. Doğan Erginbaş, Ömer Güney ve İsmail Utkular’ın ortak projesi olan ve yapımı dört yıl sürmüş olan bina, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından açıldığı 1949 yılından beri radyoevi olarak hizmet veriyor.

Hâlâ varlığını sürdürüyor mu bilmiyorum ama eskiden radyoevinin içine girince sağda, TRT kayıtlarından derlenmiş müzik CD’leri, vasat kayıtlı da olsa TRT belgesellerinin VCD’lerini satan (hem de çok uygun fiyata satan) bir dükkân vardı. Bu Van Kedisi belgeselini ve Ankara Tiftik Keçisi, Denizli Horozu, Tarsus Çatalburun Köpeği, Zeugma Dün…Bugün…, Anadolu’nun Solan Rengi Semahlar gibi daha birçok belgeseli oradan almıştım.

Metinleri Semra Sander’e ait olan bu 50 dakikalık belgeselin, yapımcılığı ve yönetmenliği de aynı kişiye ait. Belgeselin kameramanlığını Erol Yazıcı yapmış. Seslendirme sanatçısı Mehmet Atay’ın etkileyici sesine rağmen, metnin zayıflığı ve görüntülerin düşük kalitesi yüzünden oldukça vasat bir belgesel olmaktan kurtulamamış olan yapımın, bence en zevkle izlenen bölümleri, çeşitli illerde Van kedilerinin insanlarıyla yapılmış olan röportajlar ve onların ağzından Van kedileri. Hepsi de söz birliği etmişçesine aynı konuda birleşiyorlar: Aklına koyduğu şeyi yaptırana kadar elinden geleni ardına koymayan ve gerekirse istediğini kendi elde eden Van kedileri, gururlu ve çok iyi ahlâklı, asla hırsızlık yapmıyorlar. Onlara sunulmadığı sürece burunlarının ucunda dahi olsa kendilerine ait olmayan gıdaya, ete, süte tenezzül etmiyorlar.

VAN KEDİSİ

Aybige Mert

GATO  VAN TURCO

TURKISH VAN CAT

Lâleyi, bir lâle soğanı hediye ettiğimiz ve onu alıp ulusal simgeleri yapmış olan Hollandalılara, Hereke halısını Hereke adında köy kurup orada üretip dünyaya satan Çinlilere, beyaz peyniri, baklavayı, döneri, hatta çoğu dilde Türkçe adıyla anılan yoğurdu, sahip çıkmayıp komşuya kaptırmışız ama neyse ki dünyada hâlâ Türk kedisi olarak anılmaya devam eden iki kedi ırkı var. Henüz kimse, Fransız Van kedisi, Alman Ankara kedisi diye çıkmadı ortaya.

Benzerliği nedeniyle sık sık Ankara kedisiyle karıştırılan Van kedisinin yüzü, Ankara kedisine göre daha yuvarlak hatlı. Ankara kedilerinde çokça görülen sağırlık sorunu da Van kedilerinde %5 gibi düşük bir oranda görülüyor.

Yazın sıcakta epey tüy döküp daha az tüylü kalan, kışın soğuklarda yine bol tüylü hallerine bürünen bembeyaz Van kedilerinin, kulak içleri, burunları ve pati altları pembe renkte. Van kedilerinin çoğu, tilki kuyruğu gibi uzun ve kabarık bir kuyruğa sahip. Van kedileri, iki gözleri iki ayrı renkte kediler olarak bilinmelerine rağmen, hepsi öyle değil. İki mavi gözlü, iki kehribar sarısı gözlü ya da bir gözü mavi, bir gözü kehribar sarısı olabiliyorlar. Bu iki ayrı renkte gözlüler, Tek Göz olarak anılıyor.

Cesur bir yapıya sahip Van kedilerinin avcılık güdüleri, diğer kedi ırklarına göre daha gelişmiş (ya da tam tersi, daha az körelmiş). Van kedilerini diğerlerinden ayıran önemli bir özellik de suya düşkün olmaları ve yüzmeyi sevmeleri. Eskiden Van Gölü etrafındaki bölgede her evde görülebilen bu kediciklerin ya da Vanlıların deyişiyle pişiklerin nüfusu, günümüzde oldukça azalmış.  Sayılarının azalmasını durdurmak ve melezleşmelerini engellemek için koruma altına alınmış olan Van kedilerinin, yurt dışına çıkarılmaları yasak ve özel izne tâbi olduğu halde, hâlâ dışarı kaçırılmaları nasıl engellenemiyor anlamıyorum.

Van kedisi pulu, koleksiyonumdaki –şimdilik- kedili tek Türk posta pulum.

AYDAN ÇELİK’İN İSTANBUL BİSİKLETİ

Aybige Mert

LA BICICLETA DE ESTAMBUL DE AYDAN CELIK

AYDAN CELIK’S ISTANBUL BICYCLE

Radikal gazetesi Cumartesi ekinin sevimli kedi köşe yazarı Pişo’nun çizeri Aydan Çelik’in tasarladığı bisikleti görünce, içinden Pişo geçen bu şık bisiklet Kedi Defteri’nde yerini almalı diye düşündüm.

İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması dolayısıyla, illüstratör Aydan Çelik’in, Sedona bisiklet firması için tasarladığı İstanbul isimli bu bisiklet, kentin simgelerinden ilham alınarak ortaya çıkmış. Karbon fiber malzemeden oluşan bisiklet, şimdilik sadece koleksiyon amaçlı ve beş adet üretilmiş. Aydan Çelik, tramvayı, balıkçısı, vapuru, martısı, katibi, sebilleri, Kız Kulesi, Boğaz Köprüsü, Rumeli Hisarı ile baştan başa İstanbul bezeli bu bisikleti tasarlarken, kedisiz bir İstanbul olamayacağı için, bisikletin kuytu bir köşesine de sevgili Pişo’yu gizlemiş.

1966 doğumlu yazar ve illüstratör Aydan Çelik, İstanbul Üniversitesi’nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Üniversitesi’nde de Heykel eğitimi almış. Kendini iflah olmaz bir bisiklet müptelâsı olarak tanımlayan Çelik, çizim ve yazı çalışmalarını İstanbul’da sürdürüyor.